Yazı Duyurusu

Menu

Browsing "Older Posts"

SOSYAL ETKİ VE UYMA

30 Kasım 2017 Perşembe / No Comments

SOSYAL ETKİ VE UYMA






UYMA DAVRANIŞI 


**Bir kişinin davranış ve hatta bazı durumlarda düşünce ve duygularını gerçek (somut) yada sosyal etki aracılığı ile değiştirmesi ve baskı yönüne doğru uyum göstermesi demektir. 

**Toplumsal uyum sağlama, yaşam içerisinde bireysel özelliklerin bir bölümünün yok olması demektir. Bu anlamda “uymacı kişi” başkaları ile birlikte iken, tek başına iken olduğundan farklı davranan kişidir. Çünkü, temel bir toplumsal kurala uyum gösterme toplumsal ilişkilerin temel taşıdır.

**Bireysel tutum ne olursa olsun toplum normlarına, ilkelerine ve kararlarına uygun davranışlar geliştirilmesine uyma davranışı denir.

**Uyma davranışı bir toplumsal etki sonucu oluşmaktadır. İnsanların bir arada iken benzer davranışlar göstermelerinin sebebi de, bu etkidir.

**Bu bağlamda insan davranışlarının büyük bir kısmının, toplumsal nitelikte olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü insan başkalarından yalıtılmış bir yaşam biçimine göre programlanmamıştır. 

UYMA DAVRANIŞI TÜRLERİ


A) İtaat: Kişinin toplumsal nitelikteki bir uyarıcıya-etkiye, incelemeden, soruşturmadan, sorgulamadan ve tartışmadan, eleştirmeden kesin kez bir uyma davranışı göstermesidir.

**Uyma davranışı gösterenin, uyulan kaynağın üstünlüğünü, gücünü ve denetimini kabul etmesi anlamına gelir.

B) Özdeşleşme: Kişiler bazı durumlarda içinde bulundukları, parçası oldukları toplumsal grup yada toplumdaki herhangi bir birey ile kendileri arasında görünmez bağlar kurarlar ve kendilerini de onlardan biri yada doğrudan doğruya bir benzeri hatta tıpkısı gibi görme eğilimi gösterirler. Bu tüzel ya da özel kaynağa benzeme çabasına “özdeşleşme” denir. 

**Kişi, kendisinin özdeşleştirdiği kaynaktan gelen iletiyi daha kolay kabul eder. Öneri ve uyarılarını daha dikkate alır. Böyle bir kaynaktan gelen öğütlere daha kolay uyar. Çünkü kendisi ile kaynak arasında açtığı kanallar çoğalmıştır ki, kendisini de kaynağa benzer görmeye başlamıştır.

**Benzeşme çabasının, kişinin içinde yer aldığı toplumun, grubun yada bir tek kişinin gerçekten çekici ve değerli olmasına bağlı olduğu açıktır. Nitekim yapılan araştırmalarda, kişinin özdeşleşilen kaynağa çekiciliğin ve değerin devam ettiği müddetçe uyduğu, değerlerin ortadan kalkması durumunda ise uyma davranışının ortadan kalktığı görülmüştür.

C) Benimseme: Bu tür bir uyma davranışı ise, kişinin kaynağın davranışlarını, düşüncelerini, ve/veya duygularını kendisine mal etmesi ile ortaya çıkar. Burada kaynak kişi olabileceği gibi bir örgüt yada grupta olabilir. Kişi, uyma davranışını kaynağa gerçekten inandığı için gösterir.


**Örneğin; Ahmet, trafik yasaklarının gerçekten nesnel değerlendirmeler sonucu elde edilmiş doğru kararlara dayandığını düşünüyor ve bu nedenle kurallara uyuyorsa, bir denetim olmasa bile, yalnızca kuralları benimsediği için uyma davranışı gösterecektir. 


**Ahmet’in bir kişinin yada bir grubun görüşlerine de uyma davranışı göstermesi göstermesi, o kişi yada grubu “inanılır” bulması ve söz konusu görüşleri sahiplenerek savunacak kadar kendisine mal etmesi ile bağlıdır. Bu sahiplenmeye “Benimseme” denir. 

Uyma Davranışlarının Ödüllerinin Değerlendirilmesi


İtaat: Bir yandan kişinin uymama durumunun getirebileceği yaptırımlardan (cezalardan) kurtulmasına yol açarken diğer yandan uyanın bu davranışı yüzünden ortamdaki diğerlerince hoşnutlukla karşılanması nedeniyle yarar sağladığı bellidir.


Özdeşleşme: Kişinin değer verdiği bir kişiye, kişilere yada toplumsal bir simgeye benzeme ve kendisini onlardan biri gibi görerek doyum sağlamasına yaradığı açıktır. Bu açıdan “benimseme” en erdemli uyma davranışıdır. Çünkü o da, kişiye doğru bildiğini yapma, öz gerçekleştirme ve kişisel yargı gücünü ispatlama fırsatı sunmaktadır. 

SOSYAL ETKİ VE UYMAYA ÖRNEKLER



Örnek-1: Ayşe Hanım durakta otobüse biner, bir yer bulup oturur. Oturur oturmaz da karşısında bir kadının kendisini, kıyafetini dikkatle incelediğini fark eder. Hiç fark etmemiş gibi davranarak kendine çeki düzen verir, poz alarak bakışlarını başka tarafa çevirir.



Örnek-2: Dört yaşındaki Ali uykulu ve sakin bir halde kendi kendine oynarken eve misafirler gelir. İki dakika önceki uykulu çocuk o değilmiş gibi, büyük bir enerjiyle iskemle ve masaların üstlerinde yürümeye, gürültü etmeye ve herkesin dikkatini çekmek için her türlü yaramazlığı yapmaya başlar.


Örnek-3: Bir lise öğrencisi olan Ahmet bir filmi görmüş ve biraz sıkıcı bulmuştur. İki arkadaşıyla konuşurken, her ikisi de o filmi çok beğendiklerini söyleyip onun da beğenip beğenmediğini sorarlar. Ahmet de biraz duraklamadan sonra arkadaşlarıyla aynı fikirde olduğunu söyler.

Bu 3 Örnekten Yola Çıkarak Sosyal Davranış ve Sosyal Etkiyi Açıklayalım: Bu günlük olayların hepsinde «sosyal davranışı» görüyoruz, çünkü bu üç olayda da ortak nokta «sosyal etkidir». Her birinde bir kişinin tutum ya da davranışı, bir başkasının ya da başkalarının varlığıyla etkilenmektedir. Bu üç olayın her birinde bireyin davranışı söz konusu olmakla beraber, bu davranış soyut olarak kendi başına değil de, bireyin başkaları tarafından etkilenmesi sonucu ortaya çıkmakta ve bir sosyal etkileşim süreci söz konusu olmaktadır.

**Bu özelliklerinden ötürü de, bu olayları sosyal psikolojik olaylar olarak tanımlayabiliriz.

Sosyal Etki > Uyma Davranışı > Benzerlik(Sosyal Davranış Düzenliliği) 


Bu durumun açıklaması: Sosyal psikolojide, kişisel farklılıklardan ziyade, benzer davranışların nedenleri üzerinde durulmaktadır. Bu nedenlerin temelinde şüphesiz sosyal etki olayı yatmaktadır. Sosyal etki sonucu meydana gelen gruba uyma davranışı, kişilerin «benzerliğini» ve dolayısıyla sosyal davranış düzenliliğini yaratır. 

NOT: insanların benzer davranışlarının çoğu, erken yaşlarda başlayan ve yaşamları boyunca devam eden «ORTAK ÖĞRENME» sonucu oluşur.


GERÇEĞİ TANIMLAMA (Uyma davranışının en temel görevi) 


Örneğin, sokakta birkaç kişinin havaya baktığını gören Ahmet'in de durup havaya bakması bu bir tür «uyma davranışıdır». 

Bu örneğin açıklaması: örnekte kişi, diğerlerinin davranışına güvenip, bu davranışın «gerçeği» yansıttığına inanarak kendine rehber edinir. Şöyle ki, yoldan geçen Ahmet, eski tecrübelerine dayanarak, aynı tarafa doğru birkaç kişinin bakması için orada görülmeye değer bir şeyin gerçekten olduğunu var sayar. Bu örnekte de beliren uyma davranışı, kişi için «gerçeği tanımlama» ya yarar.

Başka bir örnek: Üstünde 00 yazan iki kapıdan hangisinin kadınlar için, hangisinin erkekler için olduğu belli değilse, bunların hangisine gireceğini bilmediğinden kararsızlık içinde olan Mehmet sağdaki kapıdan bir adamın çıktığını görürse, o da emin olarak o kapıya yönelebilir. 

Bu örneğin açıklaması: Tuvalet kapılarım birbirinden ayırt edemeyen Mehmet de, bir başkasının davranışının doğruluğuna inanır. Diğer adamın da bilmeden bir yanlışlık yapma olasılığını aklına getirmeden, onun davranışına göre kendi kendine gerçeğin tanımını yapar («sağdaki kapı erkeklere aittir» şeklinde). Bu örneklerde beliren uyma davranışı, kişi için «gerçeği tanımlama» ya yarar.


Not: Bu yazının hazırlanmasında Psikolojik Danışman Mustafa kalaylı'nın katkıları ve Floyd Henry Allport'un sosyal psikoloji kitabı başta olmak üzere birçok kaynaktan faydalanılmış olup sosyal psikoloji, psikoloji, sosyal etki ve uyma, uyma davranışı, uyma davranışı türleri, sosyal etki, sosyal etki ve uyma davranışı örnekleri, sosyal güç  ile ilgilidir.

ÖZGÜL(SPESİFİK) FOBİNİN ETİYOLOJİSİ(NEDENLERİ)

24 Kasım 2017 Cuma / No Comments

ÖZGÜL(SPESİFİK) FOBİNİN ETİYOLOJİSİ(NEDENLERİ)




**Özgül fobinin etiyolojisi (nedenleri) tam olarak bilinmemektedir.

**Ancak özgül fobinin nedenleri arasında Öğrenme geçmişi, Biyolojik, Genetik ve Ebeveyn etkileri olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Özgül fobinin nedenleri dört başlık Altında Toplanabilir


1-Öğrenme Faktörleri

2-Korkuların Miras Bırakılabilirliği

3-Yapısal Faktörler

4-Aile Etkileri 

1-ÖĞRENME FAKTÖRLERİ


1-Klasik koşullanmayla öğrenme söz konusudur. Çocuk belli bir uyaran karşısında travma geçirebilir ve aynı travmayı gelecekte de aynı uyaranla bağdaştırabilir.Yani çocuk klasik koşullanma yoluyla önceden öğrenmiş olabilir.

Örnek: 

“Küçük Albert Deneyi”


Albert 8-9 aylık bir bebekti. Annesi geçimini sağlamak için her gün hastaneye giderek sütünü para karşılığı satar, Albert te bu sırada hastanenin kreşinde annesinin işi bitene kadar diğer çocuklarla oynardı.

O sıralarda aynı hastanede sosyal-psikoloji alanında çalışan John B. Watson ve asistanı Rosalie Rayner, "korkunun, sonradan edinilen şartlı bir refleks mi yoksa doğuştan gelen koşulsuz bir dürtü mü" olduğu konusunda araştırma yapıyordu. Tarihteki en önemli psikolojik deneylerden biri olarak kabul edilen Little Albert Experiment, işte bu birbirinden alakasız görünen olaylar ile başladı...

Watson ve Rayner, çalışmalarını sürdürürken hastane kreşinde oynayan çocukları da uzaktan incelemeye başlarlar. Ancak, "korku" hakkındaki sualleri için daha doğrudan ve kesin yanıtlar veren testler yapmaları gerekmektedir. Bu mecburiyet küçük bir denek ihtiyacı doğurur ve araştırmaları için izin alabilecekleri bir aile arayışına geçerler. Küçük Albert ve para kazanmak için sütünü satan annesinden haberdar olduklarında geriye bir tek anneye para teklif etmek kalır. 
Böylece küçük Albert, o tarihten bu yana etik dışı kabul gören bir deneyin parçası olacaktır...

Deney


Asıl deneye geçiş yapılmadan önce küçük Albert'a birkaç duygusal test yapılır:

Albert'e beyaz bir fare, tavşan, yanan kağıt parçaları, peruk, maske vb; küçük bir çocuğun ilk kez karşılaşabileceği nesneler ve durumlar gösterilir. Amaç ise onun koşulsuz bir şekilde bunlara karşı tepkisi olup olmadığını incelemektir. Tahmin ettikleri gibi, Albert hiçbirine karşı korku göstermemiş; gördüğü her şeye gülümsemiştir.

Daha sonra Albert'i boş bir odaya götürürler. Bu odada Albert'in üzerine oturduğu bez yatak haricinde hiçbir eşya bulunmamaktadır. Daha sonra odadan çıkarak yalnız bıraktıkları Albert'in yanına beyaz laboratuvar faresi salarlar. Bu durum karşısında da Albert, fareden korkmadığı gibi, tam tersi bir tepki göstererek fareyi çok sevmiş, yakalamaya çalışmış ve gülmeye başlamıştır. 

Uzmanlar bir diğer etaba geçerek, bu defa Albert fareye her dokunduğunda iki demir çubuğu (biri çekiç diğeri çelik çubuk) birbirine vurarak rahatsız edici ve nereden geldiği belli olmayan gürültülü sesler çıkarmaya başlarlar. Bu sesleri duyan Albert ürkerek ağlar. Oda yeniden sessizliğe bürününce kaldığı yerden devam ederek fareyle oynamaya başlayan Albert, yine fareye dokunduğu ilk anda ekibin çıkardığı o gürültülü ses ile karşılaşır. Bir süre sonra sakinleşip yine aklı fareye kayan zavallı Albert, dokunmaya çalıştığı an aynı sese maruz bırakılınca fareye dokunmaktan korkmaya başlar.

Birkaç gün boyunca bu deney tekrarlanır ve şu sonuca varılır: Albert ne zaman tüylü bir nesne görse -özellikle de beyaz renkli- ondan korkuyor, ağlamaya başlıyor ve kaçmak istiyor. Son gün ona gösterilen pamuk, beyaz tavşan ve benzer nesnelerin karşısında demir çubuklarla çıkarılan ses olmamasına rağmen yine aynı reaksiyonu göstermiş ve korkmaya başlamıştır.

Vardıkları sonuçla yetinmeyen bilim adamları, son olarak beyaz sakallı ve tüylü kostümler giyerek odaya girerler. Böylece git gide büyüyen tüylü nesneler karşısında iyice şartlanan Albert için koşullu korkusu artık hafızasına tamamen kazınmıştır.

Yapılan bu deney Watson ve asistanı için bilim adına bugün bile büyük bir başarı sayılır. Çünkü bilim adamları olarak koşullu korkuyu kanıtlamışlardır. 

Ancak, deneyden ve bebeğinin psikolojisinden haberdar ve rahatsız olan anne, bebeğini alarak deneyin yarım bırakılmasına neden olur. Daha sonra Watson ve asistanı en büyük tepkiyi, deney uğruna bebeğe yapılan koşullandırmayı geriye almadıkları, onu iyileştirmedikleri için çekerler.

**Çocuk fareyi gördüğü sırada duymuş olduğu itici sesi fareyle eşleştirilmesinden sonra çocukta fare korkusu oluşmuştur.

Not: Travma da fobiye yol açabilir, bir fobinin gelişmesi sadece öğrenme yoluyla olmamaktadır.

2-Sosyal öğrenme yoluyla öğrenebilir.Bir çocuk başka birinde fobik bir reaksiyonu gözlemleyerek, (Ör: Başka bir çocuktan) okuyarak ve çeşitli medya aracılığıyla başkalarının fobik reaksiyonlarını öğrenebilir.

**Özgül fobisi olan çocukların % 2 si klasik koşullanma yoluyla %26 sı temsili öğrenme (sosyal öğrenme) 
yoluyla fobi edinmişlerdir.

2-KORKULARIN MİRAS BIRAKILABİLİRLİĞİ


**Korkuların kalıtım yoluyla geçtiği üzerinde dururlar.(Başlangıçta çok kabul görmemiştir)

**Korkuların gelişiminde genetik faktörlerin rolü vardır, ancak genetik faktörlerin payı çok büyük değildir.

**Genetiğin rolü daha çok bireyin korkma eğilimiyle ilgilidir ve çevresel faktörlerde bu eğilimin özgül korku biçiminde ortaya çıkmasında etkilidir.

3-YAPISAL FAKTÖRLER


**Mizaç özellikleri üzerinde durmuşlar.

**Bazı mizaç özelliklerinin (utangaçlık, içe dönüklük, çekingenlik..) çocukluk dönemi korkularının gelişiminde etki ederler.

**Özellikle içe dönüklük ve utangaçlık fobiyi tetikler.

**Nöropsikolojik faktörler özgül fobiyi ortaya çıkarmaktadır.

**Sempatik sinir sisteminin travmatik olay karşısındaki tepkisi fobiyi tetiklemektedir.

4-AİLE ETKİLERİ


**Ebeveynlerinde ya da ilişki sürdürdükleri kişilerde kaygı ve fobik bozukluk bulunan çocukların özgül fobiye sahip olma olasılıkları vardır.

**Çocuk ebeveyni model alarak sosyal öğrenme yoluyla öğrenebilir.

Örnek: Anne babanın aşırı kaygılı olması çocuklarda korku hissini tetikler.

Örnek: Fobi sahibi ebeveynlerin kaçınma davranışları çocukları tarafından model alınabilir.

Özet Olarak Özgül Fobinin Etiyolojisi(Nedenleri)


**Genetik

**Mizaç

**Ebeveyn psikopatolojisi

**Ebeveyn uygulamaları

**Bireysel koşullanma geçmişleri



Not: Bu yazının hazırlanmasında James N. Butcher'in "Anormal Psikoloji" kitabı ile Daniel T. Sciarra, Vance L. Austin'in "Çocuklarda ve Ergenlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar" kitabından faydalanılmış olup ders, hastalık, pdr ders notları, özgül fobinin nedenleri, küçük albert deneyi, korku öğrenilir mi, korkunun nedenleri, korku nasıl oluşur, fobilerin etiyolojisi ile ilgilidir.


/ No Comments

ÖZGÜL FOBİNİN BELİRTİLERİ



1-çocuklarda ağlama, bağırma, öfke nöbetleri geçirme, donma ve bağlanma olarak kendini gösteren bu 7 özellik fobik çocuklarda ayırt edici özelliklerin tanımlanmasına imkân sağlar.



2-Özgül fobi üçlü tepki sistemiyle ortaya çıkar: 

**Davranışsal

**Bilişsel

**Fizyolojik

3-Çocuklarda özgül fobinin en yaygın davranışsal dışavurumu korkulan uyarandan kaçınmaktır. 

Bunlar:

**Evde korkulan yerlerden (bodrum…) kaçınmak.

**Karanlıktan kaçmak için uyurken ışığı açık bırakma veya anne babasından birinin kendisiyle birlikte uyuması için ısrarcı olmak.

**Boğulma korkusuyla yemek yemekten kaçınmak.

**İğne korkusu nedeniyle doktor randevusuna gitmemek.

Çocuğun Fobik Tepkilerine Örnekler 


Bilişsel tepkileri: 

**Genellikle korkutucu düşüncelerdir.

**Olumsuz kendilik algısı “Yapamam”.

**Yıkıcı sonuç beklentisi “Yıldırım çarpmasından
öleceğim”.

Psikolojik tepkileri:

**Terleme, mide ağrısı, ağız kuruması, artan nabız, titreme, kas gerilmesi ve hatta kan enjeksiyon tipine bağlı olarak ortaya çıkar.

**Fobilerin gelişiminde çevresel faktörler, genetik faktörlerden daha fazla etkilidir.


ÖZGÜL FOBİNİN YAYGINLIĞI


**Patolojik(hastalık) olmayan ergenlerin % 5 inde.

**Patolojik(klinik) vakaların % 15 inde.

**Gelişimsel olarak, özgül fobiler 7 yaşından önceki çevresel etkiler sonucu ortaya çıkmaktadır. (Hayvanlarla, karanlıkta, böceklerle ve kan/yaralanmalarla vb.).

**Gelişimsel olarak özgül fobiyi, 11-12 yaş dönemi doğa-çevre etkileşimleri tetikler.



Not: Bu yazının hazırlanmasında James N. Butcher'in "Anormal Psikoloji" kitabı ile Daniel T. Sciarra, Vance L. Austin'in "Çocuklarda ve Ergenlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar" kitabından faydalanılmış olup davranış ve uyum problemleri ders notları, fobi neden oluşur, hastalık, özgül fobi belirtileri, özgül fobi nedenleri, özgül fobi vaka örneği, pdr ders notları ile ilgilidir.





ÖZGÜL(SPESİFİK) FOBİ

23 Kasım 2017 Perşembe / No Comments

ÖZGÜL(SPESİFİK) FOBİ






**Belirli bir nesne veya durumun varlığına işaret eden (uçmak, yükseklik, hayvanlar, iğne yaptırmak, kan görmek..) dikkat çekici ve mantıksız (ısrarlı) korkudur.

**Diğer kaygı(duygusal) bozuklukları, depresyon ve yıkıcı rahatsızlıklarla birlikte seyreder.

**Aslında kişi korkusunun mantıksız olduğunu bilir.

Özgül Fobinin Özellikleri



1-Durumun gerektirdiğiyle orantısızdır

2-Belirli bir açıklaması veya gerekçesi yoktur

3-Bilinçli olarak kontrol edilememektedir

4-Korkulan durumdan kaçınmaya yol açar.

5-Uzun bir zaman boyunca varlığını devam ettirir

6-Uyumsuzdur.

7-Yaşa veya duruma özgü değildir.




Not: Bu yazının hazırlanmasında James N. Butcher'in "Anormal Psikoloji" kitabı ile Daniel T. Sciarra, Vance L. Austin'in "Çocuklarda ve Ergenlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar" kitabından faydalanılmış olup hastalık, özgül fobi, pdr ders notları, mantıksız korkular, özgül fobi nedir, fobi nedir, davranış ve uyum problemleri ders notları, özgül fobi belirtileri, spesifik fobi nedir ile ilgilidir.




Sosyal Psikolojinin Bir Çalışma Alanı Olarak Belirmesi (Tarihçesi)

/ No Comments

Sosyal Psikolojinin Bir Çalışma Alanı Olarak Belirmesi (Tarihçesi)




**1908 yılı birçok sosyal bilimciye göre sosyal psikolojinin başlangıcıdır. Bu tarihte ilk defa sosyal psikoloji adını taşıyan iki ders kitabı yayınlanmıştır. Bunlardan birisi, İngiliz psikologu Mc Dougall tarafından, diğeri de Amerikalı sosyolog Ross tarafından yazılmıştır.

Mc Dougall: Sosyal Psikolojiye Giriş




1.Psikoloji bir bilimdir


2. Güdülünmenin önemi

3. İçgüdü, sosyal davranışın anahtarıdır.



Ross: Sosyal Psikoloji



1. Sosyoloji grup ve sosyal yapı ile ilgilenir.

2. Taklit, sosyal davranışın anahtarıdır.

Sosyal Psikolojinin Klasik Konu Alanları


sosyal biliş, sosyal güdülenme; sosyalleşme süreci; dil ve bilişsel faaliyetler; tutumlar; değer hükümleri; etkileyici iletişim; kişiler arası algı ve etki; grup süreci ve dinamiği, liderlik; benlik, sosyal çevre ve kültür ilişkileri ve sosyal kimliktir.

1970’Ierden Günümüze Sosyal Psikoloji:


Bugünkü sosyal psikoloji sentezi içinde, sosyal psikolojinin tanımı, diğer sosyal bilimlerden sınır çizgileri bakımından değil, çalıştığı temel problem konuları bakımından yapılmaktadır.

**Bu problemler ele alınan sosyal davranışın bir seferde (kesitsel) ya da zaman içinde (boylamsal) incelenmesine göre iki ayrı eksene yerleştirilebilir.

1-Boylamsal eksende: Sosyalleşme ve sosyal gelişim süreci ön plana çıkmaktadır.

2-Kesitsel eksende: Sosyalleşmiş kişilerin sosyal ortam içindeki ilişkileridir. Burada birey, onun sosyal çevresini algılaması ve anlaması ve başkalarıyla etkileşimi inceleme konusudur.



Not: Bu yazının hazırlanmasında Psikolojik Danışman Mustafa kalaylı'nın katkıları ve Floyd Henry Allport'un sosyal psikoloji kitabı başta olmak üzere birçok kaynaktan faydalanılmış olup pdr ders notları, psikoloji, sosyal psikoloji, sosyal psikoloji çalışma alanları, sosyal psikolojinin tarihsel gelişimi, sosyal psikolojinin kurucusu, sosyal psikolojiye giriş ile ilgilidir.

SOSYAL PSİKOLOJİ

/ No Comments

SOSYAL PSİKOLOJİ



Bireylerin duygu, düşünce ve davranışlarının, başkalarının gerçek, hayal edilen ya da zımni (altık) varlığından etkileniş tarzını anlama ve açıklama çabasıdır.(Allport).


**Sosyal psikoloji, toplum içindeki bireyin davranış bilimidir.

**Sosyal psikolojinin çalışma birimi BİREYDİR.

**En genel anlamıyla sosyal psikolojinin konusu birey-toplum(grup) etkileşimidir.

Sosyal psikoloji; Sosyal çevre tarafından kontrol edilen,etkilenen ve sınırlandırılan insan davranışını açıklar.(Bu tanım sosyal çevreye-topluma vurgu yapmıştır)

**1908 yılında ilk defa iki sosyal bilimci tarafından birbirlerinden bağımsız olarak iki sosyal psikoloji kitabı yazılmıştır. Bu yazarlardan biri bir psikolog, diğeri ise bir sosyologdu.

NOT: Sosyal psikolojinin 2 akımı: PSİKOLOJİK SOSYAL PSİKOLOJİ“ ve “SOSYOLOJİK SOSYAL PSİKOLOJİ” olarak iki şekilde ele alınır.

1.PSİKOLOJİK SOSYAL PSİKOLOJİ 


**Çalıştığı olayları “içten-dışa” (bireyden çevreye) doğru inceler.

**Temel amaç; bireyin davranışını ve bunun nedenlerini sosyal çevre içinde, birey düzeyinde anlamak ve açıklamaktır

**Odak noktasında birey vardır.(Çalışma birimi bireydir.)

**Burada incelenecek olan bireyin, toplum tarafından etkilenen tutumları, güdüleri, duyguları, öğrenme ve algılarıdır.

2.SOSYOLOJİK SOSYAL PSİKOLOJİ


**Çalıştığı olayları “dıştan-içe”(çevreden bireye) doğru inceler.

**Bu yaklaşım kişinin iç olaylarıyla değil, kişiler arası etkileşimleriyle ilgilidir.

**Çalışma birimi sosyal çevre ya da toplumdur(gruptur).

**Toplumsal etkileşim ve toplumsal çevreye ağırlık verirler.

Sosyal Psikoloji-Genel Psikoloji


Ortak: Her ikisininde konu alanı bireyin davranışı, bilişi ve yaşantısıdır.

Farkı: Sosyal psikoloji genel psikolojiden farklı olarak sosyal davranışa önem vermesidir.

Sosyal Psikoloji-Sosyoloji


Sosyoloji: Çalıştığı olayları toplum düzeyinde inceler.

Sosyal Psikoloji: Araştırma birimi daha dardır. Kişi-çevre etkileşimi ve bireyin davranışının etkileşim içinde olduğu bir durumdur. 

Sosyal Psikolojinin Diğer Sosyal Bilimler Arasındaki Yeri


**Sosyal psikolojinin kökleri psikoloji ve sosyolojiye dayanır. Sosyal psikoloji bu disiplinlerin birleşme noktasında yer alır. buradan anlıyoruz ki sosyal psikoloji, psikoloji ve sosyolojinin çakıştığı alanlara eğilir. Sosyal psikoloji, kuşkusuz, diğer sosyal bilimlerle de özellikle antropoloji ile yakından ilişkilidir.

Niçin Sosyal Psikolojiye İhtiyaç Duyulmuştur ?


**Sosyal psikoloji, çalıştığı olaylara sosyoloji ve psikolojide kolayca geliştirilemeyen yeni bir görüş açısı getirmesinden dolayı ihtiyaç duyulmuştur.


Sosyal Psikoloji’ye Yöneltilen Eleştiriler


Sosyal psikoloji iki çelişkili eleştiriyle karşı karşıyadır.

1-Sosyal psikolojinin apaçık ortada olan gerçekleri gösterdiği ve bu sebeple önemsiz olduğu, diğeri ise

2-Sosyal psikoloji araştırma sonuçlarının insan­ları belli amaçlar uğrunda yönlendirmek için kullanılabileceği ve bu yüz­den tehlikeli olduğudur.





Not: Bu yazının hazırlanmasında Psikolojik Danışman Mustafa kalaylı'nın katkıları ve Floyd Henry Allport'un sosyal psikoloji kitabı başta olmak üzere birçok kaynaktan faydalanılmış olup ders, psikoloji, pdr ders notları, sosyal psikoloji, sosyal psikoloji ders notları, sosyolojik sosyal psikoloji, psikolojik sosyal psikoloji, sosyal psikolojiye yöneltilen eleştiriler ile ilgilidir.

OKUL FOBİSİNİN NEDENLERİ

18 Kasım 2017 Cumartesi / No Comments

OKUL FOBİSİNİN NEDENLERİ


1-Aileden Kaynaklanan Nedenler:

**Genellikle anneden ya da anne yerine geçen kişiden ayrılma korkusudur.

**Aşırı özen içinde büyütülmeleri.

**Anne-babanın kendilerine ve çocuğuna bir şey olacağı konusunda yoğun kaygı duyması.

**Stresli bir ev yaşamı.


2-Okula Bağlı Nedenler:


**Uygun olmayan bir sınıf içi yerleştirme.

**Başarısızlık duygusunun yaşatılması.

**Fiziksel tehditler bulunması.

**Olumsuz bir okul ortamı.


Okul Fobisi Konusunda Aileye Öneriler


**Israrlı ve kararlı olun.

**Okul çalışanlarının yardımını isteyin.

**Çocuğunuza öz güven kazandırın.

**Çocuğunuzla okul fobisi hakkında konuşun.

**Çocuğunuzun akranları ile zaman geçirmesine yardımcı olun.

**Çocuğa okulun amacını açıklayın.

**Onunla o gün okulda neler yaptığı hakkında konuşun.

**Çocuğunuzla derslerde geri kalmanın vereceği endişe ve kaygı hakkında konuşun.

**Çocuğunuzun duygularını paylaşın.

**Anne-babanın beklenti düzeyini gerçekçi kılıp çocuğa zaman tanıması çocuğun okul fobisini yenmesini kolaylaştırabilir.

**Bir uzmana başvurun.

**Çocuğunuza bir şey olacak diye kaygılanmayın.

**Çocuğunuzun tüm gereksinimlerini karşılamayın.

**Çocuğunuza karşı tutumlarınızı gözden geçirin.

**Sorunun kökenine inin.

**Okulu ve çocuğu suçlamayın.


Okul Psikolojik Danışmanları İçin Öneriler


**Çocuğun bilişsel şemaları değiştirilmeli, hatalı algılamaları düzeltilmeli (çocuğun okul ile düşünceleri değiştirmek).

**Yaşadığı şiddete maruz kalma öyküsü araştırılmalı.

**Aile içi ilişkiler sorgulanmalı.

**Kısa süreli terapilerle çalışılmalı (çözüme odaklı).


Okul İçinde Yapılabilecekler


**Sınıf içerisinde çocuğun korktuğu durumları tespit ederek bunları çocuğun anlayabileceği dilde (mümkün olduğunca somutlaştırarak) açıklayınız.

**Sınıf ortamında okul fobisi olan çocukla çalışırken yapabileceği etkinlikleri ondan talep etmek, korkusunu azaltacaktır.

**Sınıf atmosferinde soru cevap tekniğini kullanırken mümkün olduğunca bunu sistematiğe bağlamak (Sıra numarasına göre).

**Okul fobisi olan öğrencilerin çevrelerinde şiddete maruz kalıp kalmadıkları araştırılmalı. Okula gelirken, serviste, teneffüste vb.

**Çocuğun yaşadığı ancak ifade edemediği bir şiddete maruz kalma öyküsü var mı? Araştırılmalıdır.




Not: Bu yazının hazırlanmasında James N. Butcher'in "Anormal Psikoloji" kitabı ile Daniel T. Sciarra, Vance L. Austin'in "Çocuklarda ve Ergenlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar" kitabından faydalanılmış olup ders, hastalık, davranış ve uyum problemleri ders notları, okul korkusunun nedenleri, okul fobisi olan çocuğa nasıl davranmalı, okul fobisi aileye öneriler ile ilgilidir.









OKUL FOBİSİ

17 Kasım 2017 Cuma / No Comments

OKUL FOBİSİ






Okul Fobisi: Kuvvetli bir endişe nedeniyle çocuğun okula gitmeyi reddetmesi yada bu konuda isteksiz görünmesidir.

OKUL FOBİSİNİN TEMEL KAYNAĞI NEDİR ?


**Çocuklardaki okul fobisi kaynağını aileden alır.

**Çocuk aile içindeki güvenini, düzenini, özellikle annesini kaybetme korkusu içine girer, Bu korku çocukta bilinç düzeyine gelemez ve çocuk bu korkuyu okula yansıtır.

**Ebeveynlerinden ayrılmak istememesi.

**Arkadaş edinme becerilerinin zayıf olması.

OKUL FOBİSİ ŞİDDETİ VE BELİRTİLERİNE GÖRE 2’ YE AYRILIR


1-Akut Okul Fobisi (Geçici)

2-Kronik Okul Fobisi (Kalıcı)

1-AKUT OKUL FOBİSİ


**Evde kaldıkları sürece mutludurlar.

**Sosyal faaliyetlerde etkindirler.

**İlköğretimden liseye kadar her yaşta görülebilir.

**Çocuk büyüdükçe okul fobisinin şiddeti azalır , fakat sürekli devam ediyorsa bunun yerini “kronik okul fobisi” alır.

2-KRONİK OKUL FOBİSİ


**Zamanla oluşur.

**Oluşumunda gencin; çocukluk yıllarındaki akut okul fobisini de içine alan çeşitli davranış problemlerinin rolü büyüktür.

**Akut okul fobisinin tam tersine bir takım uyum zorluklarını içerir.

**Sadece okuldan değil, aynı zamanda önceden zevk aldıkları faaliyetlerden de uzaklaşmaya başlarlar.

**Ev çevresinde sıkıntılı bir biçimde zamanlarını geçirmeye çalışırlar.

**Sonuç olarak: Bu çocukların gerek insan ilişkilerinde gerekse yabancı oldukları ortamlardaki huzursuzlukları giderek artar.


OKUL FOBİSİNİN ÖZELLİKLERİ


**Genellikle başarı kaygısı vardır.

**Uslu, uyumlu, aşırı onay beklerler.

**Ailesine bağımlı çocuklardır

**Okulu sever ve okula gitmeyi başarırsa örnek bir öğrenci olabilir.

**Genellikle zeka düzeyleri normal veya normalin üstündedir.

**Antisosyal davranışlara sahip değillerdir.

**Aile bireyleri dışındaki kişilerle sosyal ilişki kurmakta güçlük çekerler.

**Utangaçtırlar.

**Okula giden çocukların yaklaşık %2’sinde okul fobisi görülür.

**Evde kaldıkları sürece mutludurlar

**Arkadaş ilişkilerinde ve sosyal faaliyetlerde etkin değildirler.

**Liseye giden ergenlerde de görülebilir, ancak belirtileri ilköğretime başlayan çocuktaki kadar kuvvetli ve zorlu değildir.

**Yaş büyüdükçe görülme sıklığı azalmakta ancak tedavi güçleşmektedir.

**Ebeveynlerinden ayrılmak istememesi.

**Arkadaş edinme becerilerinin zayıf olması.

Not: Bazen okuldan kaçma ile karıştırılabilmektedir. Ancak hem belirtileri hem de davranışı ortaya çıkaran etkenler farklıdır.

Okul Fobisinin Belirtileri Ne Zaman Yoğunlaşır?


**Belirtiler genellikle okula gitme zamanında yoğunlaşır. Okuldan ayrılma vaktinde azalır ve daha çok Eylül, Ekim aylarında ortaya çıkar

**Çocuk bir gün birdenbire okula gitmek istemez, zorlanınca büyük tepki gösterirse bu durum okulun ilk gününde ortaya çıkabileceği gibi herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilir.

**Zorlamalar karşısında endişe duyar; “Panik içine girer, midesi bulanır, kusar, başı döner, ağlar, gitmemekte direnir”

**Bazıları zorlamalara dayanamayıp yola çıkar, ya yarı yoldan döner, ya sınıftan çıkar eve gelir.

**Başlangıç bazen sinsidir. Ön belirtiler günlerce sürebilir.

**Çocuk neşesizdir. Her sabah bedensel bir yakınmayla uyanır.

**Bir gün okula gitmeyeceğini söyleyiverir. Neden olarak öğretmenden korktuğunu ya da arkadaşlarının kendisini rahatsız ettiğini söyleyebilir.

**Bağlı ve bağımlı oldukları aile bireyini bırakamaz.

**Kronik anksiyete(kaygı) içindedir, hiçbir şeyle oyalanamazlar.

**Heves ve enerji kaybı oluşmaya başlar.

**Alıngan ve sinirli olma halinde artış görülür.

**İştahsızlık ve uykuda huzursuzluk oluşur

**Okula giderken ağlama, hastalanma ya da okula gitmeyi istememe davranışları geliştirir ve evde kalmasına izin verilince bunlar birdenbire kaybolur.

**Okula devam ettiği zamanlarda iyi bir öğrenci oluyorsa okul fobisinden şüphelenilir.

GÖRÜLME SIKLIĞI


**İlk ayrılıkların yaşandığı 6-7 yaşlarında.

**11-14 yaşlarında da sık olur.

**Çocuklarda sık karşılaşılan bir durumdur ve her yüz çocuktan dört yada beşinde görülür.

**Yaşla beraber azalır ve ergenlik döneminde oran her yüz çocuktan ikisi yada üçüne doğru düşer.

**Küçük yaşlarda kız ve erkek çocuklarda eşit oranlarda görülürken, ergenliğe doğru kız çocuklarında artış görülebilir.








Not: Bu yazının hazırlanmasında James N. Butcher'in "Anormal Psikoloji" kitabı ile Daniel T. Sciarra, Vance L. Austin'in "Çocuklarda ve Ergenlerde Duygusal ve Davranışsal Bozukluklar" kitabından faydalanılmış olup ders, hastalık, okul fobisi, akut okul fobisi, pdr ders notları, okul fobisi özellikleri, okul korkusu, kronik okul fobisi, okul korkusu nedir, okul korkusu belirtileri ile ilgilidir.